Görüşler

Mobilitenin Geleceği 

Geleceğin otomotiv ve ulaşım sektörü, araçları kimin kullandığına ve araç sahipliğine bağlı olarak şekillenecek. Sürücüsüz ve paylaşılan araçlarla yapılan birim ulaşım maliyeti, sürücülü ve bireysel sahipliğe dayalı araçlarla yapılan ulaşım maliyetine oranla neredeyse %70 daha az olacak.

Ulaşım teknolojileri ve sosyal eğilimlerin etkisiyle, otomotiv ve ulaşım sektörünün yüzyıllardır süregelen mevcut sistemi bir dönüşümün eşiğinde. Bu değişimin kapsamı ve şiddeti tam olarak öngörülemese de, sektörü etkileyen güçler endüstrinin mevcut yapısını, iş modellerini, rekabet ortamını, sektörde değerin nasıl yaratıldığını ve müşteri değer önerilerini etkileyebilecek potansiyele sahip. Geleceğin ulaşım sistemlerine yönelik iki farklı öngörü hâkim:

1.      Sektör içi bakış açısına göre (insider vew) sektörün bugünkü varlıklarında ve temel yapısında önemli bir değişiklik olmayacak ve mevcut sistem lineer olarak gelişecek. Bu anlayışa göre, tıpkı günümüzde olduğu gibi araçlar özel sahiplik anlayışının önemli bir parçası olmaya devam edecek ve insanlar tarafından kontrol edilecek.

2.      Gelecekteki sistemi daha radikal ve dönüştürücü bir bakış açısıyla tanımlayan diğer anlayışa göre ise (distruptive view), talebe göre erişilebilen sürücüsüz araçlar tamamen farklı bir mobilite deneyimi ile yepyeni bir ekosistem oluşturacak. Google, Uber, Apple gibi şirketlerin katalizör görevi gördüğü bu bakış açısı, kazaların ve trafik yoğunluğunun azalması, enerji talebinin ve ulaşım maliyetlerinin düşmesi, altyapıların kullanımla orantılı olarak ücretlendirilmesi, çok modelli ulaşım ile park alanlarının ortadan kalkması gibi gelişmeleri de beraberinde getirecek.

Raporda ayrıca, aracın kim tarafından kontrol edileceği (sürücü mü yoksa otomatik mi) ve aracın sahipliği (özel ya da paylaşılan araç) konuları, gelecekte bizi bekleyen dört farklı senaryoya temel oluşturuyor:

1.      Kademeli değişim: Bu dönemde özel araç sahipliği endüstri standardı olarak sürüyor ve kullanıcıların araç sahibi olmakla gelen güvenlik, esneklik, mahremiyet, rahatlık gibi konulara gösterdiği önem devam ediyor. Sürücüyü destekleyen teknolojiler gelişse de, yakın zamanda tam sürücüsüz araçların varlığından söz etmek mümkün değil.

2.      Paylaşılan yolculuk dünyası: Bu senaryo, araçların paylaşıldığı ulaşım dönemi olarak öne çıkıyor. Bu sistemde, kullanıcılar bir noktadan diğer noktaya giderken araç paylaşımının sağladığı trafik ve park etme derdinden uzak rahatlığa değer veriyor. Araç paylaşımıyla yerel ulaşım ihtiyacının önemli bir kısmının karşılanması ile çok araçlı haneler sahip oldukları araç sayısını azaltıyor ya da tümden bırakıyor.

3.      Sürücüsüz devrim: Bu aşama, sürücüsüz araç teknolojilerinin güvenli, rahat ve ekonomik olduğunun kanıtlandığı; fakat araç sahipliğinin hala önemini koruduğu dönemi temsil ediyor. Bu dönem için teknoloji ve otomotiv firmaları, V2V (araçtan araca) ve V2I (araçtan altyapıya) iletişime yatırım yapıyor. Kullanıcılar güvenlik gibi sebeplerle sürücüsüz özellikleri kullanmayı tercih ederken, halen kendilerine ait taşıtların olmasını önemsiyor.

4.      Sürücüsüz araçlarda erişilebilirlik çağı: Hem sürücüsüz hem de araç paylaşımının öne çıktığı bu dönemde mobilite yönetimi ile ilgili şirketlerin ortaya çıkması ve bu şirketlerin farklı fiyat aralığında çeşitli yolculuk deneyimleri sunmaya odaklanması bekleniyor.

 

Mobilitenin Geleceği
Faydalı buldunuz mu?