Görüşler
Ekonomik Görünüm
Hızlı büyüme, artan kırılganlıklar
Deloitte Türkiye’nin yayımladığı Ekonomik Görünüm Raporu, küresel ekonomide yıl sonu itibariyle olumlu seyrin sürdüğünü ortaya koyuyor. Ancak 2017 gelecek yıla, iyimser büyüme beklentileriyle beraber çok sayıda risk/belirsizlik başlığını da devrediyor.
Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan ‘Hızlı Büyüme, Artan Kırılganlıklar Raporu’ yayımlandı. Rapor, küresel ekonomiye dönük büyüme beklentilerinde belirgin bir iyileşmenin gözlemlendiğini, nitekim IMF’nin de önümüzdeki dönem büyüme tahminlerini büyük oranda yukarı yönlü revize ettiğinin altını çiziyor.
Türkiye’nin durumu incelendiğinde ise, üçüncü çeyrekte yaşanan çift haneli büyümenin ardından, 2018’de de büyüme dostu politikaların ön planda olacağı beklentisi ortaya konuyor. Buna dönük en önemli gösterge olarak ise Ekim ayında yayınlanan 2018-2020 Orta Vadeli Programı’nın (OVP) hedefleri olduğu, OVP’de önümüzdeki 3 yılda da %5,5’lik yüksek bir büyüme hedeflendiği belirtiliyor. Ancak rapora göre 2018’de büyümede bir yavaşlama kaçınılmaz.
Rapora göre 2018 yılında büyümede yaşanacak yavaşlamaya karşın, enflasyonda belirgin bir iyileşme beklenmiyor ve uzun süre %8'lerde seyreden trend enflasyonun ardından düşük çift haneli seviyeler civarının enflasyonda Türkiye'nin 'yeni normali' olması riskinin arttığı vurgulanıyor. Cari açık tarafında ise büyümede yavaşlamanın ithalatı yavaşlatması nedeniyle kısmi bir toparlanma öngörülüyor.
Küresel deflasyon riski büyük oranda ortadan kalktı…
GE’lere dönük büyüme beklentilerinde belirgin bir iyileşme görülmekle birlikte; IMF 2016’da %1,7 olan büyümenin bu yıl %2,2, önümüzdeki yıl da %2 olmasını bekliyor. Merkez bankalarının devam eden destekleyici politikaları, birçok ülkede etkinliği artan kamu harcamaları, iyileşen küresel talep ve düşen işsizlik oranları büyümeyi destekliyor.
Yılın en dikkat çeken gelişmesi ise Euro Bölgesi’nde yaşanan büyüme. Bölge, ilk üç çeyrekte ortalama %0,6 civarında büyürken, birçok gösterge son çeyrekte büyümenin ivmesini artırdığına işaret ediyor. Avrupa Merkez Bankası (AMB) da Aralık ortasında yayınlanan beklentiler dokümanında, bölgenin bu ve önümüzdeki yılda büyümesini %2,4 ve %2,3 olarak belirledi. Bunlar son 10 yılın en yüksek oranları. Enflasyon tarafında ise daha az rahatlatıcı bir resim var. Kasım’da manşet enflasyon %1,5, çekirdek enflasyon ise %0,9 ile %2 civarı olan AMB hedefinin belirgin şekilde altında…
ABD’de büyüme, devam eden siyasi belirsizlikler ve yaşanan kasırgalara rağmen dirençli seyrini sürdürüyor. Büyüme ilk çeyrekteki zayıf %1,2’den sonra ikinci ve üçüncü çeyrekte %3,1 ve %3,3’e yükseldi.
Gelişmekte olan ülkelerde de büyüme istikrarlı seyrini sürdürüyor. IMF, Ekim raporunda, 2016’da %4,3 olan büyümenin 2017’de %4,6’ya hızlanacağı tahminini korudu, 2018 tahminini ise hafifçe %4,8’den %4,9’a yükseltti. Görece güçlü sermaye girişleri, olumlu GE talebi, petrol fiyatlarında yaşanan artış, enflasyondaki gerilemeler ile birçok GOE merkez bankasının faiz indirimlerine gitmesi büyümeyi destekleyen başlıca faktörler. Ancak büyüme düzeyleri olarak hala kriz öncesi seviyelerin altında olduğumuzu belirtmekte de fayda var.
2017’nin ardından Türkiye’de geriye kalan…
Geçtiğimiz yıl Türkiye ekonomisinde en ön planda olan taraf şüphesiz büyümenin beklentilere göre çok güçlü seyriydi. İlk iki çeyrekte (revize, yıllık) %5,3 ve %5,4 büyüyen ekonomi, üçüncü çeyrekte %11,1 ile çift haneli büyüme yaşadı. Büyüme takvim etkisinden arındırılmış olarak da (%9,6) yine oldukça güçlü geldi. Bu yüksek büyüme seyrinde temelde üç faktörün rol oynadığını görüyoruz:
· Uygulanan teşvik önlemleri (kredi ve maliye politikaları),
· Düşük baz etkisi,
· Güçlenen küresel büyümeden – özel olarak da Euro Bölgesi’nden- destek alan ihracat.
Üçüncü çeyrekte büyümenin ayrıntılarına baktığımızda, ihracatın görece güçlü seyretmeye devam ettiğini, ancak buna ek olarak ivmelenen iç talebin de ithalatta bir artış yarattığı göze çarpıyor. Dolayısıyla üçüncü çeyrek büyümesinin hemen hemen tamamına yakınının iç talep katkısından, özel olarak da özel tüketim ile yatırım harcamalarından geldiğini söylemek mümkün... İlk iki çeyrekte %3’ün biraz üzerinde artışlar sergileyen özel tüketim harcamaları üçüncü çeyrekte yıllık %11,7 ile belirgin şekilde hızlandı ve büyümeye en yüksek katkıyı sunan kalem oldu.
Dayanıklı tüketim malları harcamalarındaki %31,1’lik çok güçlü artış, vergi indirimlerinin olumlu etkisini yansıtıyor. Yatırım tarafı ise yıllık %12,4 ile üçüncü çeyrekte oldukça güçlü bir görünüm sergiledi. Ancak daha önemli ve olumlu olan, geride kalan son 4 çeyrekte daralma kaydeden makina teçhizat yatırımlarının, üçüncü çeyrekte yıllık %15,3’lük güçlü bir artış sergilemiş olmasıydı. Bunun ne ölçüde sürdürülebilir olacağı önümüzdeki dönemin takip edilecek önemli konu başlıklarından birisi olacak. Raporda öne çıkan bir diğer ilginç sonuç ise inşaat yatırımlarındaki artışın önceki çeyrekteki yıllık %22,5’ten üçüncü çeyrekte %12’ye yavaşlaması…
Sektörel olarak incelendiğinde, sanayi üretimi yıllık %15 artış ile belirgin ivmelenme gösterirken, benzer şekilde inşaat ve hizmet sektörü büyümeleri de önceki çeyrekteki sırasıyla %5,5 ve %5,9 seviyelerinden yine sırasıyla %18,7 ve %20,7’ye hızlandı. Tarımda ise büyüme ikinci çeyrekteki %4,8’den üçüncü çeyrekte %2,8’e hız kesti.
Büyüme tarafındaki bu olumlu resme rağmen, 2017 ekonomide bilinen kırılganlıkların da gözle görülür bir şekilde arttığı bir yıl oldu. Enflasyon 2011’den beri yılı ilk kez çift hanede tamamlarken, cari açık GSYH’ye oranla tekrar %5’lerin üzerine yükseldi. Nitekim, rapora göre yüksek seyreden kırılganlıklar ve teşvik alanının 2017’ye göre çok daha sınırlı olması, 2018’de büyümede yavaşlama beklentisinin temelini oluşturuyor.